Ana sayfa Genel Kronik Yorgunluk Sendromu Nedir?

Kronik Yorgunluk Sendromu Nedir?

199
https://pixabay.com/tr/photos/kad%C4%B1n-%C3%BCz%C3%BCnt%C3%BC-depresyon-yorgunluk-7185943/

Bu içerik, Klinik Psikolog Eylül Günday Sekman tarafından hazırlanmıştır.

Bu sendrom yaşam kalitesindeki zihinsel huzurun ve mutluluğun kaybıyla kişinin üretken aktivitesinin bozulmasına yol açarak kalıcı yorgunluğa neden olabilen çok etkin bir hastalıktır. Sağlık için çok ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Yorgunluk, birçok tıbbi hastalığın ortak bir semptomu olabilmektedir, ancak kronik yorgunluk sendromu farklıdır. Bu sendromdan muzdarip olan kişilerde; ani başlayan ve istirahatle hafiflemeyen yorgunluk görülmektedir ve tıbbi bir durum ile ilişkisi bulunmamaktadır. Bu durumu tanımlamaya yönelik farklı girişimler olmuştur. 1988’de Holmes tarafından tanı kriteri oluşturulmuştur yorgunluğa ek olarak sekiz semptom listesi bulunmakta ve bu semptomlardan en az dördünün mevcut olması gerektiği belirtilmiştir. Bu, hem klinik tanı hem de tıbbi araştırma için en yaygın kullanılan tanı kriteridir.
TARİHÇE
1934’te, Los Angeles İlçe Hastanesinde çok sayıda doktor ve hemşireyi etkileyen bir yorgunluk hastalığı salgını gerçekleşmiştir. 1955’te ise Birleşik Krallık’taki Royal Free Hastanesinde benzer bir salgın, yaşammıştır ve Royal Free hastalığı veya iyi huylu miyaljik ensefalomiyelit olarak adlandırıldı. Bunlar hastalığın ilk örnekleri olarak kabul edildi. Kronik yorgunluk sendromu ilk olarak 1987’de bir durumu tanımlamak için kullanıldı ve 1988’de KYS(kronik yorgunluk sendromu) bir hastalık olarak kabul edildi.

VAKA
Çeşitli tıbbi durumların bir sonucu olarak ortaya çıkan yorgunluk oldukça yaygın olsa da – çok yoğun hasta bakan bir doktor için KYS o kadar yaygın değildir. Oldukça nadirdir. Bir milyon Amerikalı ve çeyrek milyon İngiliz’in KYS’den muzdarip olduğu saptanmıştır. Yapılan araştırmalardan sonra bu rakamların yanlı olduğuna inanılıyor. Kadınların ise erkeklerden daha fazla etkilendiği söylenmektedir. Şu anda ülkemizdeki yaygınlığına
ilişkin herhangi bir tahmin tamamen varsayım olacaktır.
Hindistan’da KYS ile ilgili ciddi klinik araştırmaların son on yılda başladığı gözlemlenmiştir.
Uluslararası olarak, bu hastalık durumunun isimlendirilmesi konusunda henüz bir fikir birliği yoktur. Yaygın olarak kullanılan isim KYS’dir (Kaynak: J Intern Med. 245.).
Farklı zamanlarda farklı gruplar tarafından önerilen diğer isimler şunlardır:
• Miyaljik ensefalomiyelit (ME)
• Viral sonrası yorgunluk sendromu (PVFS)
• Akureyri hastalığı
• İyi huylu miyaljik ensefalomiyelit

Risk faktörleri
İstatistiksel olarak, birçok faktör KYS’nin gelişme riskinin artmasıyla ilişkilendirilmiştir. Tüm etnik ve ırksal gruplar KYS’ye duyarlı olmasına rağmen, Amerika Birleşik Devletleri’nde Afrikalı ve yerli Amerikalıların beyazlardan önemli ölçüde daha yüksek risk taşıdığı görülmüştür. KYS’nin ortaya çıktığı en yaygın yaş grubu 40 ila 59 yaş arasındadır çocuklar ve ergenler arasında yetişkinlere kıyasla çok daha az yaygındır. Ailesel ve genetik bir yatkınlıktan şüphelenilse de, doğrulama için daha kesin veriler gerekmektedir.

Başlangıç
Durumun başlangıcı genellikle ani olur. Başlangıç, genellikle soğuk algınlığı veya viral enfeksiyona oldukça benzeyen “grip benzeridir ve bir hastalıktan önce yaşanabilir ya da buna eşlik eder.
Bazı durumlarda, hastalığın başlangıcı, uzun süreli bir olumsuz stres dönemini takip eder. Stres dönemi birkaç ay sürebilir ve bu stres fiziksel ya da zihinsel olabilir veya her ikisini de kapsayabilmektedir.

Tükenmişlik
Ana semptom yorgunluk veya bitkinliktir. Yorgunluk her zaman yeni başlangıçlıdır, bu da geçmişte önemli bir derecede etkin olmadığı anlamına gelir. Yorgunluğun süresi 6 aydan uzun sürmesi KYS olarak adlandırılması için gerekmektedir. Yorgunluk genellikle açıklanamaz. Herhangi bir bilinen yoktur. Doğrudan eforla ilgili değildir. Fiziksel çabanın bir sonucu değildir, ancak fiziksel çaba her zaman onu şiddetlendirir.
Eforu takip eden normal yorgunluğun aksine dinlenme ile önemli ölçüde rahatlamaz. Hastayı etkisiz hale getiren dinlenme ile giderilmeyen kronik açıklanamayan yorgunluk, KYS’nin ayırt edici özelliğidir.
Ek Belirtiler
En yaygın semptomlar hafıza veya konsantrasyon bozukluğu, efor sonrası halsizlik (PEM), dinlendirici olmayan uyku, yeni türden veya daha şiddetli baş ağrısı, sık boğaz ağrısıdır.
Yukarıda belirtilen semptomlar KYS’nin tanı kriterlerine dahildir.

Diğer Belirtiler
Nadir görülen bazı semptomlar da KYS’de ortaya çıkabilir.Bunlar;
• İrritabl barsak, karın ağrısı, mide bulantısı, ishal veya şişkinlik
• Üşüme ve gece terlemeleri
• Bilinç kararması
• Göğüs ağrısı
• Nefes darlığı
• Kronik öksürük
• Görme bozuklukları (bulanıklık, ışığa hassasiyet, göz ağrısı veya kuruluğu gözler)
• Yiyeceklere, alkole, kokulara, kimyasallara, ilaçlar veya gürültü
• Psikolojik sorunlar (depresyon, sinirlilik, ruh hali değişiklikleri, anksiyete, panik ataklar).

Teşhis Kriterleri
İlk kriter yorgunluk, ikincisi ise fiziksel aktivitenin azalmasıdır. Üçüncü kriter, dördü veya daha fazlasının 6 ay veya daha uzun süredir mevcut olması gereken sekiz semptom listesinden oluşur.

Yukarıdakilere ek olarak, iki hususa daha dikkat etmemiz gerekiyor:
1. Bilişsel işlevlerde azalma: KYS olgularının önemli bir kısmında bilişsel işlevlerde belirgin bozulma ve azalma vardır. Azalan dikkat, hafıza ve reaksiyon süresinde bozulma ve günlük aktivitelerin etkilenmesi. Öte yandan, hastanın algısal yetenekleri, konuşma ve motor bileşenleri, dili, muhakemesi ve zekası anlamlı düzeyde değişir.
2. İşlevsel yetenek bozukluğu:
fonksiyonel yetenekte bozulma gösterirler. Önemli bir kısmında, fiziksel aktivitede kritik bir azalma vardır. Kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH), lupus, kronik böbrek yetmezliği (CRF) ve geç evre edinilmiş immün yetmezlik sendromu gibi diğer yorgunluk yaratan durumlardır.

• Psikolojik faktörler

• Psikososyal faktörler bazı hastalar tamamen yatağa bağımlı hale gelir ve kendi kendilerine bakamazlar.. Her iki cinsiyette de hemen hemen eşit bozulma görülmektedir. Hastalık izinleri, uzun süreli iş göremezlik bu grupta çok fazladır. Hastaların sadece yaklaşık %20’si işlerinde tam zamanlı olarak
çalışabilmektedir. Bu, yaptıkları işin niteliğine bağlıdır.

Bazılarında hastalığın ilerleyici seyri bir dereceye kadar durdurulabilir. İlaç tedavisi, sakinleştiriciler rol oynamaktadır.
Zamanla 2 ana tedavi şekli ortaya çıkmıştır.
1. Bilişsel davranışçı terapi (CBT): Tedavinin temel dayanağı, hastaların semptomlarını ve hastalığı anlamalarına yardımcı olmak ve günlük işleyişi iyileştirmek için stratejiler geliştirmeye yardımcı olmaktır. Aynı zamanda hastalığı devam ettirebilecek yanlış izlenimleri ve inançları ortadan kaldırmayı da amaçlar. Bu terapi şekli, bazı hastalarda tek başına kullanıldığında oldukça yararlı olabilir. 2010 yılında gerçekleştirilen denemelerin BDT’nin yorgunluğu önemli ölçüde azaltabilmesine rağmen, aktivite seviyesinin BDT tarafında değişmeden kaldığını göstermiştir. Yorgunluk seviyesindeki değişiklikler ile fiziksel aktivitedeki değişiklikler arasında doğrudan bir ilişki yoktur.

2. Kademeli egzersiz terapisi (GET): Bu, CBT ve pacing’den farklı olarak bir fizik tedavidir. Başlamasından sonraki ilk 6 ayda olumlu etkisinin olduğu ve GET’in 12. haftasından sonra kontrol grubuna göre yorgunluk düzeylerinin azaldığı bildirilmiştir. Ancak 6 ay sonra GET alan grup ile kontrol grubu arasındaki fark önemsiz hale gelmiştir.

Diğer Tedavi Müdahaleleri

• Sağlıklı diyet

• Uyku yönetimi teknikleri
• Ağrıyı, rahatsızlığı, ateşi (varsa) azaltan ilaçlar
• Anksiyete (anksiyete önleyici ilaçlar) ve depresyon tedavisi için ilaçlar
(antidepresan ilaçlar)
• Çeşitli araçlarla aktif sosyal yaşamın sürdürülmesi
• Gevşeme ve stres azaltma teknikleri, örneğin:
– Biyolojik geri bildirim
– Derin nefes alma teknikleri
– hipnoz
– Masaj terapisi
– Meditasyon
– Kas gevşetme teknikleri
– Yoga

Bazı Yönetim Sorunları
Kronik yorgunluk sendromu hastaları aniden açıklanamayan bir bozulma gösterebilir. Bazen terapötik müdahaleler bunu tetikleyebilir veya buna neden olabilir. Antidepresan kullanımı bazılarında oldukça faydalı olabilir, ancak her zaman faydalı değildir. Sosyal destek grupları, KYS’de çok etkili olmasa da, bu zayıflayan sosyal ilişkiler için hastalıkta önemli bir sosyal müdahale yolu sağlamaktadır.

<img src=”data:image/png;base64,iVBORw0KGgoAAAANSUhEUgAAA4QAAAR2CAYAAABks3mnAAAAAXNSR0IArs4c6QAAAERlWElmTU0AKgAAAAgAAYdpAAQAAAABAAAAGgAAAAAAA6ABAAMAAAABAAEAAKACAAQAAAABAAADhKADAAQAAAABAAAEdgAAAACN5RkxAAAAHGlET1QAAAACAAAAAAAAAjsAAAAoAAACOwAAAjsAAi3C183ouAAAQABJREFUeAHsnYe/JGWV/vff+

 

Bir önceki yazımız olan Travma Geçirmiş Yetişkinlerin Tedavisinde Sanat Terapisinin Etkinliği başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.

BİR CEVAP BIRAK

Please enter your comment!
Please enter your name here