Ana sayfa Genel Tarihteki Büyük Salgınlar- Ne Kadar Üstesinden Geldik?

Tarihteki Büyük Salgınlar- Ne Kadar Üstesinden Geldik?

229
https://pixabay.com/tr/photos/%C3%A7ocuk-y%C3%BCz-maskesi-portre-gen%C3%A7-5770618/
  1. Kara Ölüm/Veba: Meşhur veba salgını, 1330’larda Doğu Asya’da ortaya çıkmıştı. Salgına Yersinia pestis adı verilen bir bakterinin yol açtığı düşünülmektedir. Bu bakteriyi taşıyan sıçanlar ve pirelerin sırtında hastalık 20 yılda tüm Asya, Avrupa ve Kuzey Afrika’ya yayılmıştı. Bu dönemde Avrasya’nın toplam nüfusunun 4’te 1’inden fazlası ölmüştü. Bu da yaklaşık 75 milyon ila 200 milyon arasında kişiye tekabül etmekteydi. Bu dönemde yöneticilerin eli kolu tamamen bağlı kalmıştı, tedavi için gereken imkânlar yoktu. Salgını durdurmak için tek yapılan toplu dualar ve ayinler düzenlemekti. O dönemde bakteriler ile virüslerin varlığından değil, kızgın tanrılardan ve şeytanlardan şüpheleniliyordu. Hatta bir ara, Yahudilerin bu hastalığın nedeni olduğu düşünüldü. Bütün bu atıfların ve açıklamaların sonucunda kilise gücüne güç katarken derebeyler veba hastalığı karşısında gücünü merkezi otorite ve kiliseye kaptırmıştı.
  2. Çiçek Hastalığı: 5 Mart 1520’de Küba’dan Meksika’ya yola çıkan İspanyol filosunda birkaç Afrikalı köle ile birlikte 900 İspanyol askeri vardı. Meksika’ya varıldıktan sonra kölelerden birinde döküntü halinde bütün vücuduna yayılan bir virüs olduğu keşfedildi. Ateşlenen köle yerli bir ailenin evine bırakıldı. Burada çiçek virüsü aileye, oradan tüm kasabaya, oradan da Meksika ve ötesine taşındı. Daha öncesinde hiç bu virüs ile tanışmamış olan yerlilerin nüfusu, Mart 1520-Aralık 1520 arasında 22 milyondan 14 milyona düşmüştü. Bu süreçte ölenlerin arasında Aztek İmparatoru da vardı. 1580’e gelindiğinde nüfus sadece 2 milyon kalmıştı. Bu süreçte Aztekler, üç kötü tanrının geceleri ev ev dolaşıp insanları hasta ettiğine inanmışlardı. Rahip ve doktorların önerisi ise dua etmek, soğuk banyo yapmak, vücudu katranla ovmak ve yaralara ezilmiş hamamböceği sürmek oldu. Ancak günümüzde bu virüse karşı kesin bir zafer kazanıldığını söyleyebiliriz. Uzun süren nesiller boyu yapılan aşılamalar sonucunda hastalığın tamamen ortadan kalktığı biliniyor.
  3. İspanyol Gribi: Ocak 1918’de askerler dirençli bir grip türü yüzünden ölmeye başlamıştı. Bu gribe İspanyol gribi denmesinin sebebi ise diğer tüm devletler olayı saklarken İspanyol basınının açıkça bilgi vermesiydi. Sanılanın aksine grip İspanya’da başlamadı. Birkaç ay içerisinde dünya nüfusunun üçte biri yani yarım milyar insan hastalığa yakalandı. Virüs Hindistan’da 15 milyon insanın canına mal olarak nüfusun %5 kadarını yok etti. Salgın kısa sürede 50-100 milyon arası insanın canını aldı. O dönemde olan I. Dünya Savaşında ise 40 milyon kişi ölmüştü. Bu gribin en değişik özelliği zayıf, çocuk veya yaşlılardan ziyade genç sağlıklı erişkinleri etkilemesi olarak tarihe geçti. Bu dönemde de salgının tetiklediği ölüm korkusundan insanlar ayağına salatalık bağlama, cebinde patates taşıma, çocuğunu soğana sokma gibi hiçbir bilimselliği olmayan önlemler almaya çalıştılar. Ancak hastalık gene de yayıldı.
  4. HIV: AIDS trajedisi bile geçtiğimiz salgınlarla kıyaslandığında modern tıp ve bilimin ne kadar yol aldığını gösterdi. 1980’lerin başında ilk kez tanımlanan AIDS, patlak verdiğinden bu yana yaklaşık 30 milyon insanı öldürdü. Ancak eski zamanlarda olunsaydı AIDS’in ne olduğu anlaşılamayacağı gibi çok büyük salgınlara yol açacağı da aşikardı. Çünkü AIDS kendine özgü özellikler taşıyan bir hastalıktır. Çiçek virüsü, ebola ya da vebadaki gibi hastalığı kapan kişi hemen semptomlar göstermeye başlamaz. Kişi aylarca hatta yıllarca oldukça sağlıklı görünebilir. Dahası bu virüs hiçbir zaman tek başına öldürmez. O sadece bağışıklık sistemini düşürür. Öldüren ikincil hastalıklardır. AIDS olan iki kişinin biri zatürreden hayatını kaybederken, diğerini öldüren kanser olabilir. Yani detaylı bakılmadığında AIDS’in sebep olduğuna dair tek bir sebep bulunamaz. Bütün bu zorluklara rağmen bu yeni salgın keşfedildikten iki yıl sonra virüsün türü tanımlandı ve olası önlemler alınmaya başlandı. On yıl sonrasında AIDS bir ölüm fermanı olmaktan çıktı, kronik bir hastalığa evrildi. Hatta günümüzde HIV pozitifken teşhis edilen ve daha sonrasında tedaviler ile HIV negatif çıkabilen insanlar da mevcut. Yani bilim bu zorlu hastalığı da yeniyor gibi gözüküyor.
  5. Ebola: İlk olarak 1976 yılında çıkan ebola daha sonra yok olmuş gibi görünmekteydi. Ta ki 2014 yazındaki Batı Afrika Ebola salgınına kadar. Bu dönemde salgın o kadar ciddiydi ki, WHO tarafından ‘modern zamanlardaki en ciddi halk sağlığı durumu’ olarak tanımlanmıştı. Büyük paniğe yol açsa da dünya bunu da dizginlemeyi başardı, 2016 yılından WHO tarafından tamamen ortadan kaldırıldığı açıklandı. Bu süreç içerisinde Batı Afrika sınırları içerisinde tutulması başarıldı. Ebola 30 bin insanı etkiledi ve 11 bininin canına mal oldu. Ancak bu sayılar modern tıp sayesinde veba veya İspanyol gribi ile kıyaslanamayacak derecede az oldu.

Sonuç olarak bakıldığında artık eskisi gibi hurafelere, bilimsel olmayan dayanıksız inançlara sahip değiliz. Bu da elimizdeki en büyük koz. AIDS gibi, Ebola gibi ölüm oranı çok yüksek salgınları bile önlemeyi başardık. COVID-19 için de aynısı olacak. Yeter ki sadece bilimin ışığında ilerleyelim, doğruluğu kanıtlanmış bilgilere güvenelim ve bireysel önlemlerimizi alalım.

 

 

 

Kaynaklar

Harari, Y. N. (2016). Homo Deus: Yarının kısa bir tarihi, Kolektif kitap

https://tr.wikipedia.org/wiki/Salg%C4%B1nlar_listesi

https://www.who.int/en/news-room/fact-sheets/detail/ebola-virus-disease

https://www.who.int/health-topics/hiv-aids/#tab=tab_1

Bir önceki yazımız olan Korona Virüs : Ev Yaşamında Oluşan Depresif Düşüncelerimiz başlıklı makalemizde corona virüs, depresif düşünceler ve depresyon hakkında bilgiler verilmektedir.

BİR CEVAP BIRAK

Please enter your comment!
Please enter your name here